Aile Hukuku

AİLE HUKUKU

Aile hukuku, medeni hukukun kapsamında yer alan kişilerin aile çevresindeki ilişkileri düzenleyen özel hukukun alt dalıdır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu kapsamında olup çeşitli alt konuları incelenmektedir. 


Aile hukukunun başlıca konuları nişanlanma, evlenmenin koşulları ve hükümleri, boşanmanın koşulları ve sonuçları, mal rejimleri, aile konutu, soybağı, evlat edinme, velayet, nafaka ve çocuğun nafaka hakkı, vesayet, kayyımlık, yasal danışmanlıktır.


Türk hukukunda düzenlenmeyen kayıtsız yaşam birliktelikleri de aile hukukunun konusu içinde yer alır. Evlilik dışı birlikteliklere bağlanan herhangi bir hak bulunmaz. Ancak bununla birlikte çocuklar ister evlilik içinde ister evlilik dışında doğsun eşit haklardan yararlanır.


Aile içi şiddet, taşıyıcı annelik, yapay döllenme, çocuk istismarı gibi kadın hakları veya çocuk hakları kapsamında ele alınan konular uluslararası sözleşmelerde ve de iç hukukta özel olarak düzenlenmektedir.


Aile hukuku kapsamında uyuşmazlıklar aile mahkemelerinde görülür. Aile mahkemeleri, uzmanlık mahkemelerinden olup bu mahkemelerde sosyal çalışmacı gibi alanında çalışan kişilerin yardımından yararlanılır. Ayrıca aile mahkemesi hakimlerinin atamasında da aile hukuku konusunda uzman olup olmadığına, evli ya da çocuklu olup olmadığına bakılarak bu nitelikleri taşıyan kişiler atamada tercih edilir.

Boşanma Hukuku

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davası Anlaşmalı Boşanma ve Çekişmeli Boşanma davası olmak üzere iki şekilde açılabilir. 


Anlaşmalı boşanma davası her iki tarafın boşanmanın tüm sonuçları mal paylaşımı, nafaka, çocuk velayeti gibi konular hakkında anlaşarak evlilik birliğini sona erdirmesidir. 


Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için evlilik ilişkisinin en az 1 yıl sürmesi gerekir. Evlilik ilişkisinden kasıt, taraflar arasında yapılan resmi nikâhtan itibaren en az bir yıllık bir sürenin geçmiş olmasıdır. Taraflar arasında imam nikâhı, nişanlılık ya da birlikte yaşama gibi hallerde geçen süre 1 yıllık süreye dâhil edilemez. 


Anlaşmalı boşanma davası, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları, yetkili Aile Mahkemesine sunulacak 2 nüsha dava dilekçesi ve tarafların ortak iradesini taşıyan ve taraflarca imzalanan protokol ile masraf ve harçların ilgili vezneye peşin yatırılması ile açılır. Anlaşmalı boşanma davasına en az 1 yıl süren evliliklerde eşler birlikte başvurabileceği gibi eşlerden birinin açmış olduğu davanın diğer eş tarafından kabulü şeklinde de olabilir.


Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenirken bazı hususlar mutlaka düzenlenmelidir. Eşlerin mahkemeye sunacakları protokolün tarafların ve varsa ortak çocukların mağduriyetine sebep olmayacak şekilde anlaşır ve tarafların iradesini yansıtır şekilde düzenlenmelidir. Bu nedenle protokolün hazırlanmasında hak kaybının önüne geçmek adına uzman bir avukata danışılarak hazırlanması ve sürecin boşanma avukatı ile takip edilmesi önerilir. 

Anlaşmalı boşanma protokolünde bulunması gereken unsurlar :

  • Maddi Tazminat, 
  • Manevi Tazminat, 
  • Yoksulluk Nafakası, 
  • Velayet, 
  • Çocukla Kişisel İlişki,     
  • İştirak Nafakası şeklindedir.


Bu hususların düzenlenmediği protokoldeki eksiklik duruşma esnasında hâkim tarafından giderilebilecektir. 


Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. 


Anlaşmalı boşanma davasında diğer hukuk davalarında olduğu gibi avukat ile temsil zorunlu değildir. Ancak boşanmanın tüm sonuçlarını etkileyecek olan protokolün hazırlanması, davanın açılış ve takibinin hızlı ve doğru olabilmesi ve hak kaybının yaşanmaması için tecrübeli, uzman bir boşanma avukatından yardım alınmalıdır.
 

Çekişmeli boşanma ise tarafların boşanmanın sonuçları mal paylaşımı, nafaka, çocuk velayeti gibi konular hakkında anlaşamamaları, taraflar arasında anlaşma sağlanamaması, boşanmada kusurlu tarafın belirlenmesi, tazminat talepleri ve miktarları, mal paylaşımı, nafaka, velayet gibi konularda çekişmenin yaşandığı bir dava türüdür. Çekişmeli boşanma davası, genel veya özel boşanma sebepleri olmak üzere iki kategorik sebebe dayanılarak açılabilir: 


Genel boşanma sebepleri: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması; ekonomik nedenler, cinsel hayat, hastalık, sadakatsizlik, şeref ve saygınlığa ilişkin hareketler, din, ortak hayatın çekilememezliği, geçimsizlik, mizaç uyuşmazlığı nedeniyle tartışma, hakaret, şiddet, güven sarsıcı davranışlar, evlilik yükümlülüklerini yerine getirmeme vs. 


Özel boşanma sebepleri: Kanunda sınırlı sayıda sayılmıştır. Bunlar: 

  • Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası (TMK m. 161) ,
  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış nedenleri ile boşanma davası (TMK m. 162),
  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme sebepleri ile boşanma davası (TMK m. 163),
  • Terk Sebebiyle boşanma davası (TMK m. 164),
  • Akıl Hastalığı sebebiyle boşanma davası (TMK m. 165).

Çekişmeli boşanma davası, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları, yetkili Aile mahkemesine sunulacak 2 nüsha dava dilekçesi ile masraf ve harçların ilgili vezneye peşin yatırılması ile açılır. 


Çekişmeli boşanma davasında diğer hukuk davalarında olduğu gibi avukat ile temsil zorunlu değildir. Ancak boşanmanın tüm sonuçlarını etkileyecek olan protokolün hazırlanması, davanın açılış ve takibinin hızlı ve doğru olabilmesi ve hak kaybının yaşanmaması için tecrübeli, uzman bir avukattan yardım alınmalıdır. Zira çekişmeli boşanma davalarında yargılamanın seyrini ve sonucu doğrudan etkileyen en önemli unsur dilekçedir. 


Evlilik birliğinde yaşanan ve boşanmaya sebep olay örgüleri dilekçeye yazılırken açık ve net bir anlatım kullanılmalıdır. Yazılan dilekçe kişiye ve evliliğe özel olmalıdır. Bu nedenle boşanmanın tüm sonuçlarını etkileyecek olan dilekçenin hazırlanması, davanın açılış ve takibinin hızlı ve doğru olabilmesi ve hak kaybının yaşanmaması için tecrübeli, uzman bir avukattan yardım alınmalıdır. Zira kalıplaşmış, anlaşılmayan, maktu bir dilekçe ile açılan davadan istenilen sonucun elde edilmesi pek olası değildir. 


Çekişmeli boşanmalar, anlaşmalı boşanmalara göre daha uzun sürede sonuçlanmaktadır. Boşanma sebeplerinin araştırılması, kusurlu tarafın tespit edilmesi, tanıkların dinlenmesi, delillerin toplanması gibi sebepler bulunmaktadır. 

 


Boşanma Davalarında Yargılama 

 

Boşanma davaları yargılama hukuku bakımından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na tabi olup şu kurallara tabidir :

  • Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe bu hususlar ispatlanmış sayılmayacaktır
  • Hakim, tarafların ileri sürmüş olduğu olgular konusunda taraflara hiçbir surette yemin teklif edemez.
  • Tarafların ikrarı hakimi bağlamaz
  • Hakim delilleri serbestçe takdir ve tayin eder.
  • Taraflar arasındaki anlaşmalar hakim onaylamadıkça hüküm doğurmaz.

Boşanma davaları sıkı bir hakim denetimine ve yorumuna tabi davalardır. Tarafların ikrarı hâkimi bağlamamakta olup hâkim vicdani kanaatine ve mevcut delillere göre kararını vermektedir. Anlaşmalı boşanmalar bu durumun istisnasıdır.

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir.

 

Boşanma Davasında Mahkemece Verilen Kararlar

 

Boşanma davalarında mahkeme 3 çeşit karara hükmedebilecektir. Bunlar;

  • Boşanma
  • Ayrılık
  • Davanın Reddi

Türk Medeni Kanunu madde 170’e göre: ‘’Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.

Dava yalnız ayrılığa ilişkinse boşanmaya karar verilemez.

Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde “ayrılığa” karar verebilir.’’ Boşanmaya karar verilmesi halinde evlilik birliği son bulacaktır. 

Ayrılık kararı çıkması halinde ise mevcut evlilik devam etmektedir. Fakat hakim, boşanma için yeterli vicdani kanaat oluşturamamış ve bu evlilik birliğinin kurtarılabileceğini düşündüğü için ayrılık kararı vermiştir. Hakim ayrılığa karar verirse kararda ayrılık süresi de gösterilecektir. Bu süre 1 yıldan az 3 yıldan çok olamaz. Bu süre, kararın kesinleşmesi ile başlar. 

Ayrılık süresinde, boşanmadan farklı olarak evlilik birliği devam etmekte olup, ortak hayat belli bir süre için tatil edilmiştir. Evlilik birliği devam ettiği için, eşlerin evli olma statüleri de devam eder. Hâkim tarafından öngörülen ayrılık süresi dolunca, ayrılık kendiliğinden sona erer. Bu sürenin sonunda eşler tekrar ortak hayatı kuracak olurlarsa sorun yoktur. Eşlerin daha ayrılık süresi dolmadan ortak hayatı tekrar kurmaları halinde de ayrılık kararı kendiliğinden sona erer. Sürenin sonunda ortak hayat yeniden kurulmamışsa eşlerden her biri boşanma davası açabilir.



Eşyaların Paylaşılması,  Miras ve Düğün Takıları

 

Ev eşyaları evlilik birliğinin kurulmasından önce taraflardan birinin veya onun ailesi tarafından alınabilir ya da nikâhtan önce alınan eşyaların ödemelerinin evlilik süresince yapılabileceği gibi ev eşyaları evlilik içinde alınmakla ödemelerine boşanma davası açıldıktan sonra da devam edilebilir.

Ev eşyaları ve malların paylaşımı konusunda birçok çift tam olarak bilgi sahibi değildir. Ev eşyaları, çeyiz ve diğer şahsi eşyalara yönelik talepler ve paylaşım boşanma kararı alan eşler arasında büyük sorun yaratmaktadır. Bu nedenle boşanma sürecinde ve sonrasında hak kayıpları olmaktadır. Hak kaybı yaşamamanız için mutlaka hukuki bilgi ve deneyime sahip olan uzman bir boşanma avukatından yardım alınmalıdır. 

Talepler boşanma davası ile birlikte dava edilebileceği gibi boşanma davası sona erdikten sonra da yine Aile Mahkemesinde dava edilebilir. Anlaşmalı boşanmalarda, boşanma kararı alan çiftlerin aralarında belirlenen anlaşma protokolü içeriğinde ev eşyaları ve malların paylaşımı mahkemeye beyan edilir. Çekişmeli boşanmalarda ise öncelikle eşlerin mal rejimlerine bakılır. 

Eşler evlenirken herhangi bir mal rejimi seçmemiş olabilir. Bu durumda boşanma sürecinde mal paylaşımı yapılırken evlilik tarihi önemlidir. Eğer eşler 2002 yılından sonra evlendiyse, yasal olarak edinilen mallar çiftler arasında yarı yarıya paylaştırılmaktadır. Ancak evlilik tarihi 2002’den önce ise mal paylaşımı 2002 yılına kadar olan kısım için mal ayrılığı esasına göre, 2002 yılından sonrası için ise edinilmiş mallara katılma rejimi esaslarına göre yapılır. Mal rejimleri başlıklı yazımızda ayrıntılarına ulaşabilirsiniz.

Ev eşyaları, boşanma davası ile birlikte talep edilmese bile, “eşyaların aynen iadesi” zamanaşımına tabi olmadan her zaman istenebilir. Çünkü ev eşyaları, çeyiz ve şahsi eşyaların iadesinin istenmesi hukuki niteliği itibariyle istihkak davası niteliğinde olup “aynen iade” her zaman istenebilir. Ev eşyalarının aynen iadesi mümkün değilse, eşyanın bedeli istenebilir. Ancak boşanma davası ile birlikte mahkemeden talep edilmeyen eşyanın bedelini talep hakkı, 10 yıllık dava zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar.

Eşlerden birine yakınlarından miras kalması durumunda, kalan miras kişisel mal olup boşanma sürecinde mal paylaşımı için söz konusu olamaz. Ancak miras tarafından elde edilen bir gelir var ise edinilmiş mal kapsamındadır. Bu gelir ile edinilen başka bir mal üzerinden diğer eş de hak talep edebilir. 

Boşanma kararı alan eşler arasında anlaşmazlık sorunlarından biri de düğün sırasında takılan ziynet eşyaları ve paralardır. Düğün veya nikâh töreninde hangi eşe kim tarafından takılırsa takılsın, tüm takılar (ziynet ve para vs.) kadına aittir ve kadının kişisel malı kabul edilir. Ancak erkeğin kullanımına özgü olabilen kol saati vs gibi takılar erkeğe aittir. Düğün veya nikâh takıları kadının kişisel malı olduğundan boşanmada mal paylaşımı hesaplamasına dâhil edilemez.

Düğün takılarının evlilik içinde ortak ihtiyaçlara veya düğün masraflarına harcanması, takılarla erkeğin borcunun ödenmesi gibi nedenlerle elden çıkması halinde kadın boşanma durumunda düğün takılarını erkek eşten talep edebilir. Ancak erkek, takıların iade edilmemek üzere kadın tarafından kendisine verildiğini ispatlayabilirse kadının takılarını iade etmekten kaçınabilir. 

Ev eşyalarında olduğu gibi ziynet eşyalarının aynen iadesi veya iadesi mümkün değilse bedelinin ödenmesi talebi, boşanmanın eki niteliğinde olmayan bağımsız bir taleptir. Boşanma davası ile birlikte talep edilmese bile zamanaşımına tabi olmadan her zaman istenebilir. Çünkü ziynet eşyalarının iadesinin istenmesi de hukuki niteliği itibariyle istihkak davası niteliğinde olup “aynen iade” her zaman istenebilir. Ziynet eşyalarının aynen iadesi mümkün değilse, takıların bedeli istenebilir. Ancak boşanma davası ile birlikte mahkemeden talep edilmeyen düğün takılarının bedelini talep hakkı, 10 yıllık dava zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar.


İştirak ve Yoksulluk Nafakaları

 

Boşanma davası açılması halinde eşlerden birinin veya çocukların geçinmesini sağlamak üzere nafaka talep edilebilir. Medeni Kanuna göre boşanma davasının açılması ile birlikte aile mahkemesi şu hallerde nafakaya hükmedebilir:

Tedbir Nafakası: Herhangi bir boşanma ya da ayrılık talebi olmadan eşlerden birisinin ayrı yaşamada haklı olduğunu her türlü delille ispatlaması koşulu ile boşanma davası açmadan önce veya boşanma esnasında herhangi bir eşin veya reşit olmayan çocukların geçimini sağlamak üzere mahkeme tarafından dava sonuna kadar geçerli olmak üzere tedbiren hükmedilen geçici nitelikte nafaka türüdür. 

Tedbir nafakasına hükmedilebilmesi için eşin ve çocukların geçinmesi için nafakaya ihtiyaç duyması gerekir. Mali durumu iyi olan eş, kendisi için tedbir nafakası isteyemez. Ancak çocuklar için tedbir nafakası isteyebilir. Boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesiyle tedbir nafakası sona erer.
 

Herhangi bir boşanma ya da ayrılık talebi olmadan eşlerden birisinin talebi ile tedbir nafakasının talep edilmesi TMK madde 197/2’de “Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. “ şeklinde düzenlenmektedir. Bu şekilde talep edilecek tedbir nafakası bağımsız bir dava şeklinde, eşlerden birisinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde, yıllık nafaka miktarı üzerinden nispi harç yatırmak suretiyle açılabilir. Talep eden eşin yanında ergin olmayan çocukları da kalıyorsa bu çocuklar için de tedbir nafakası talep edebilir.

Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır. Böylelikle tedbir nafakasının ne şekilde değiştirileceği veya kadırılıp kaldırılmayacağını değerlendirecek yetkili mahkeme tedbir nafakasına hükmeden mahkemedir.

Tedbir Nafakasının ödenmemesi durumunda ise cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Tedbir nafakası geçici tedbir niteliğinde olup ilam hükmünde değildir. Bu nedenle İcra İflas Kanunu 344 ve devamı maddeler, gereği tedbir nafakasının ödenmemesi halinde nafaka borçlusu aleyhine disiplin hapsi söz konusu değildir. Nafaka borçlusu aleyhine icra takibi başlatılabilecekse de cezai anlamda bir sorumluluk gerektirmeyecektir.


İştirak Nafakası (Katılım Nafakası): Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Bu nedenle, çocuğun giderlerinin karşılanması amacıyla boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren geçerli olmak velayet kendisinde olmayan eş aleyhine hükmedilen nafakaya iştirak nafakası denilmektedir. Çocuğun giderleri olarak yiyecek giderleri, giyecek giderleri, barınma giderleri, sağlık giderleri, dinlenme giderleri, eğitim öğretim giderleri, harçlık giderleri, ulaşım giderleri sayılabilir. Mahkemece tedbir nafakası müşterek çocuk için de hükmedilmişse boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte tedbir nafakası sona ererek kendiliğinden iştirak nafakasına dönüşmektedir. 

Mahkeme nafaka bedelinin belirlenmesinde iştirak nafakası hükmedilecek çocuğun yaşı eğitim sağlık ve sair giderlerini dikkate alır. Anlaşmalı bir boşanma söz konusu ise eşler protokolde bu konuda bir talepte bulunmamış olsalar bile iştirak nafakası kamu düzenine ilişkin kabul edildiğinden daha sonra da talep edilebilir.

Lehine iştirak nafakası hükmedilen çocuk kanunen reşit hale gelene kadar iştirak nafakası devam etmektedir. İştirak nafakası çocuğun reşit olması ile sona erer. Bunun istisnası ise Türk Medeni Kanununun 328.maddesinde ‘’Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

İştirak Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. İcra ve İflas Kanunu madde 344;

“Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. 

Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” Şeklinde düzenlenmiştir. 

Haliyle nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlu hakkında disiplin hapsi cezası verilir. Ödemesi yapılmayan aylık nafaka hakkında şikâyet en fazla 3 ay içerisinde yapılmalıdır. Belirtilen 3 aylık süre hak düşürücü bir süredir. Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir. Bunun yanı sıra nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir. Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan nafaka miktarının tamamı kesilir.

Yardım Nafakası: Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. TMK 364’te “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. 

Yardım nafakasına karar verilebilmesi halinde nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zor duruma düşeceği kabul edilmektedir. Zarurete düşme terimi ise ekonomik şartlar ve sıkıntılı bir durum anlamına gelmektedir. Yardım nafakasını talep edecek kişi ergin olan çocuk için ise eğitimin sonuna kadar yardım nafakası devam edecektir.

Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemelidir. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinmelerinin sağlanması gerekmez. Bir taraf için zenginleşme, diğer tarafın fakirleşmesine aracı olmamalıdır. 

Koşullar değiştiğinde hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse yoksulluk nafakasını kaldırır.

Yardım Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. İcra ve İflas Kanunu madde 344;

“Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. 

Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” Şeklinde düzenlenmiştir. 

Haliyle nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlu hakkında disiplin hapsi cezası verilir. Ödemesi yapılmayan aylık nafaka hakkında şikâyet en fazla 3 ay içerisinde yapılmalıdır. Belirtilen 3 aylık süre hak düşürücü bir süredir. Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir. Bunun yanı sıra nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir. Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan nafaka miktarının tamamı kesilir.


Yoksulluk Nafakası: Evliliğin boşanma kararı ile sona ermesi sebebiyle yoksulluğa düşecek eş lehine daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır. Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusunun hiç kusurunun olmaması durumunda bile hâkim yoksulluk nafakasına hükmeder. Ancak yoksulluk nafakasına hakim re’sen karar veremez. Nafaka alacaklısının talebi gerekmektedir. Nihai karar verilene kadar talep edilebilir.

Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. 

Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Yoksulluk kavramından anlaşılması gereken ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmama olarak değerlendirilmiştir.

Uygulamada, boşanma davası sırasında mali durumu kötü olan ve bu yüzden geçinemeyen eş lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi, dava sonunda tedbir nafakasının yoksulluk nafakasına çevrilmesi talep edilmektedir.

Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Nafaka alacaklısının evlenmesi, Taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. 

Hakim tarafların istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın sonraki yıllarda artış miktarını da kararında belirtebilir. Yargıtay yerleşik içtihatlarında, hükmedilecek yeni nafaka miktarının tarafların gelir ve giderlerinde olağanüstü bir değişiklik olmaması durumunda TÜİK tarafından tespit edilen ÜFE artış oranını geçmemesi gerektiği belirtilmiştir. Yoksulluk nafakası alabilmek için evliliğin süresi önemli değildir. Birkaç saat sürse bile talep halinde yoksulluk nafakasına hükmedilir.

Yoksulluk nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. İcra ve İflas Kanunu madde 344;

“Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. 

Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” Şeklinde düzenlenmiştir. 

Haliyle nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlu hakkında disiplin hapsi cezası verilir. Ödemesi yapılmayan aylık nafaka hakkında şikâyet en fazla 3 ay içerisinde yapılmalıdır. Belirtilen 3 aylık süre hak düşürücü bir süredir. Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir. Bunun yanı sıra nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir. Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan nafaka miktarının tamamı kesilir.


Boşanmada Çocuğun Velayeti 

 

Velayet, reşit olmayan veya kısıtlanan ergin çocuğun, bakımı, eğitimi, korunması ve temsili gibi konularda anne-babaya tanınan hak ve sorumlulukların bütünüdür. Çocuğun evlilik birliği içerisinde dünyaya gelmesi durumunda velayet hakkını anne-baba birlikte ve eşit olarak kullanılır.

Velayet, çiftler için boşanmalarda en ciddi ve önemli sorunlardan biridir. Anlaşmalı boşanmalarda, tarafların ortak iradesini yansıtan protokolde kararlaştırılırken; çekişmeli boşanma davalarında, taraflar ve özellikle çocuklar için büyük sorun yaratmaktadır. 

Türk Medeni Kanun’a göre mahkeme, çocuğun velayetinin hangi tarafta kalacağını belirlerken çocuğun gelişimini ve yararını dikkate almalıdır. Çocuk ile ana ve baba çıkarının çatışması halinde, çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanması hususlarında çocuğun yararına üstünlük tanınması zorunludur. 

Uygulamada mahkeme psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman ya da uzmanlardan ortak çocuğun anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alarak tüm delilleri birlikte değerlendirir. Hâkim tarafların sunduğu delillerle bağlı olmayıp resen delil araştırması yaparak çocuğun velayetinin hangi eşte kalması gerektiğine karar verir.

Boşanma davası yargılamasında çocuğun velayetinin hangi eşte kalacağına karar vermeden önce Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre 8 yaş ve üstü çocukların mahkemece bizzat dinlenmesi gerekir. Çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin tekrardan hâkim tarafından çocuğun kendisine sorulması gerekir. 

Velayet kendisine bırakılmayan taraf, velayete dair sorumluluklara uygun hareket edilmediği, velayetin kötüye kullanıldığı veya velayet hakkı sahibinin görevlerini savsakladığı gerekçeleriyle velayetin değiştirilmesi için davalının yerleşim yeri veya çocuğun oturduğu yer Aile Mahkemelerinde dava açabilir.

 

Boşanma Davasında Mal Paylaşımı

 

Mal paylaşımı, Anlaşmalı Boşanma davalarında ayrı bir davaya gerek kalmaksızın tarafların ortak iradesini yansıtan protokolde kararlaştırılırken, çekişmeli boşanma davasında ise yalnızca nafaka, tazminat ve ziynet, çeyiz eşyaları hususunda karar verilir. 

Mal rejiminin tasfiyesinden doğan dava ve talepler boşanma davalarıyla aynı anda, fakat ayrı olarak Aile Mahkemelerinde açılması gerekmektedir. Mal rejimleri nedeniyle talep hakları 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Boşanma davasında talep edilmesi halinde ise tefrik edilerek, bekletici mesele yapılmaktadır. Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından görülmektedir.

Boşanma davasının açıldığı tarih, mal rejiminin tasfiye edildiği tarih olarak kabul edilerek boşanma davasının açıldığı ana kadar evlilik birliği içerisinde edinilen mallar mal paylaşımına dâhil edilir. 

Taraflar arasında başkaca bir anlaşma yapılmadıysa 01.01.2002 tarihinden itibaren yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” benimsenmiştir. Haliyle boşanmada 01.01.2002 tarihinden sonra evlilik içinde edilen mallar eşler arasında yarı oranında bölüşülecektir. Ancak 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde uygulanan eski 743 sayılı Medeni Kanun’da taraflarca seçilmiş mal rejimi yoksa mal ayrılığı rejimi benimsenmiştir. Evliliğin bu döneminde eşlerin adına kaydettirdikleri mal varlıkları kimin adına kayıtlı ise onun kabul edilir. 

Bu durumda bir evlilik 01.01.2002 yılından önce başlamışsa; 01.01.2002 tarihinden önceki mal varlıklarına 743 sayılı Medeni Kanun’a göre mal ayrılığı rejimi uygulanırken, 01.01.2002 tarihinden sonraki mal varlıklarına 4721 sayılı Medeni Kanun’a göre edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. 

Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.

Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:

  1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
  2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
  3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar
  4. Kişisel mallarının gelirleri,
  5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler (TMK m219)

Boşanma sonunda edinilmiş mallar tasfiye edilirken kişisel mallar tasfiyeye katılmaz.

Kanun gereği kişisel mallar ise; Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

Manevî tazminat alacakları, Kişisel mallar yerine geçen değerlerdir.(TMK m 220)

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dâhil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.(TMK m 221)

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.

Mal paylaşımı davası ile talep edilebilecek alacaklar;

  • Katılma Alacağı: Katılma alacağı, evlilik içerisinde bir eşin elde ettiği malvarlığı değerlerinin yarısı üzerinde diğer eşin hak sahibi olmasını ifade eder. Katkı payı alacağı 743 sayılı eski Medeni Kanun döneminde düzenlenmiş olup hesaplama yapılırken katkı sunulan malın dava tarihindeki rayiç değeri dikkate alınarak hesaplama yapılır. Dava tarihinden itibaren de faiz işler. Talepte bulunan tarafın yaptığı katkının malın alım tarihindeki değerine oranı tespit edilerek, bu oranın dava tarihi itibariyle dava konusu malın tespit edilecek rayiç değeri ile çarpılması suretiyle katkı payı alacağı bulunur. Zina nedeniyle boşanma kararı verilmesinde kusurlu olan eşin katılma alacağı tamamen ortadan kaldırılabilir veya hakkaniyete uygun oranda azaltılabilir.
  • Katkı Payı Alacağı: Bir eşin diğer eş tarafından alınan herhangi bir mala ayni veya nakdi katkı sunması ve evliliğin boşanma davası ile sona ermesi halinde talep edebileceği alacak hakkıdır. Eşlerin katkı payı alacağı, zina nedeniyle de olsa ortadan kaldırılamaz.
  • Değer Artış Payı ve Denkleştirme Alacağı: Değer artış payı ise 4721 sayılı Medeni Kanun döneminde uygulanacak olup katkı sunulan malın karar tarihine en yakın rayiç değeri dikkate alınarak hesaplama yapılır. Değer artış payı alacağına ise karar tarihinden itibaren faiz işletilir. Denkleştirme ise bir eşin kendi malları arasındaki değer değişimlerini ifade eder. Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Katkı oranı değer artış payında olduğu gibi hesaplanacaktır. Denkleştirme hesabı yapılırken katkı yapılan malın değeri düşmüş ise bu takdirde değer artış payından farklı olarak değer azalması dikkate alınır.

Edinilmiş mallara değer olarak eklenecek olanlar;

1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerdir.

Haliyle kötü niyet ve kasıtlı olarak mal kaçırma amacı taşıyan kazandırma veya devirlerde edinilmiş mallara değer olarak eklenecektir. Malın devredildiği tarihteki sürüm değeri esas alınır. Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.

 

Boşanma Hukuku Sıkça Sorulan Sorular

Boşanma Davası açılabilmesi için Türkiye Kanunlarına göre evli olunması gerekmektedir. Boşanma Davasının açılabilmesi için belirli bir süre evli kalınması gerekmemektedir. 1 gün dahi evli olmak boşanma davası açılabilmesi için yeterlidir. 

Türkiye Kanunlarına göre evli olan taraflardan birinin gerekli harçları ve gider avansını mahkeme veznesine ödeyerek yetkili ve görevli Aile Mahkemesine başvurmasıyla Boşanma Davası açılır. 
 

Anlaşmalı boşanma davası açılabilmesi için evlilik ilişkisinin en az 1 yıl sürmesi gerekir. Evlilik ilişkisinden kasıt, taraflar arasında yapılan resmi nikâhtan itibaren en az bir yıllık bir sürenin geçmiş olmasıdır. Taraflar arasında imam nikâhı, nişanlılık ya da birlikte yaşama gibi hallerde geçen süre 1 yıllık süreye dâhil edilemez. 

Anlaşmalı boşanma davası, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları, yetkili Aile Mahkemesine sunulacak 2 nüsha dava dilekçesi ve tarafların ortak iradesini taşıyan ve taraflarca imzalanan protokol ile masraf ve harçların ilgili vezneye peşin yatırılması ile açılır. Anlaşmalı boşanma davasına en az 1 yıl süren evliliklerde eşler birlikte başvurabileceği gibi eşlerden birinin açmış olduğu davanın diğer eş tarafından kabulü şeklinde de olabilir.

Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenirken bazı hususlar mutlaka düzenlenmelidir. Eşlerin mahkemeye sunacakları protokolün tarafların ve varsa ortak çocukların mağduriyetine sebep olmayacak şekilde anlaşır ve tarafların iradesini yansıtır şekilde düzenlenmelidir. Bu nedenle protokolün hazırlanmasında hak kaybının önüne geçmek adına uzman bir avukata danışılarak hazırlanması ve sürecin boşanma avukatı ile takip edilmesi önerilir. 

Anlaşmalı boşanma protokolünde bulunması gereken unsurlar :

  • Maddi Tazminat , 
  • Manevi Tazminat, 
  • Yoksulluk Nafakası, 
  • Velayet, 
  • Çocukla Kişisel İlişki,     
  • İştirak Nafakası şeklindedir.

Bu hususların düzenlenmediği protokoldeki eksiklik duruşma esnasında hâkim tarafından giderilebilecektir. 

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. 

Anlaşmalı boşanma davasında diğer hukuk davalarında olduğu gibi avukat ile temsil zorunlu değildir. Ancak boşanmanın tüm sonuçlarını etkileyecek olan protokolün hazırlanması, davanın açılış ve takibinin hızlı ve doğru olabilmesi ve hak kaybının yaşanmaması için tecrübeli, uzman bir boşanma avukatından yardım alınmalıdır.

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir.

492 Sayılı Harçlar Kanunu ile Boşanma Davalarında ödenmesi gereken harçlar belirlenmiştir. Ancak bu Kanun ‘da belirtilen tutarlar her yıl güncellenmektedir.

Aynı şekilde boşanma davası sırasında posta masrafı, bilirkişi ücreti gibi vs. kullanılacak gider avansı tutarı da her yıl güncellenmektedir. Bu tutar ortalama olarak 500,00TL ile 700,00TL civarındadır.

Taraflar anlaşmalı boşanma davasında Aile Mahkemesine herhangi bir sebep bildirmek zorunda değildir. Anlaşmalı boşanma davasında eşler evlilik birliğini bitirme kararlarını Aile Mahkemesi önünde ifade ederek evliliği sonlandırıp boşanabilirler.

Taraflardan birinin boşanmak istemesi ve diğerinin boşanmak istememesi veya her ikisinin de boşanmak istemesi ancak boşanma noktasına gelinmesinde kusurun diğer eşte olduğunun iddia edilmesi vb. hallerde, boşanmanın anlaşmalı olarak gerçekleştirilemeyecek olması halinde çekişmeli boşanma davası açılır.  

Genel boşanma sebepleri: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması; ekonomik nedenler, cinsel hayat, hastalık, sadakatsizlik, şeref ve saygınlığa ilişkin hareketler, din, ortak hayatın çekilememezliği, geçimsizlik, mizaç uyuşmazlığı nedeniyle tartışma, hakaret, şiddet, güven sarsıcı davranışlar, evlilik yükümlülüklerini yerine getirmeme vs. 

Özel boşanma sebepleri: Kanunda sınırlı sayıda sayılmıştır. Bunlar: 

  • Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası (TMK m. 161) ,
  • Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış nedenleri ile boşanma davası (TMK m. 162),
  • Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme sebepleri ile boşanma davası (TMK m. 163),
  • Terk Sebebiyle boşanma davası (TMK m. 164),
  • Akıl Hastalığı sebebiyle boşanma davası (TMK m. 165).

Boşanma davalarında avukatlık ücretinin ne kadar olduğu konusunda net bir tutar söylemek mümkün değildir. Çünkü davanın anlaşmalı boşanma veya çekişmeli boşanma davası olmasına, avukatın uzmanlığına ve tecrübesine göre boşanma davalarında avukatlık ücreti değişmektedir. Belirtilen nedenlerle avukatlık ücreti avukat ve müvekkil arasında belirlenmektedir. 

Mal rejiminin tasfiyesinden doğan dava ve talepler boşanma davalarıyla aynı anda, fakat ayrı olarak Aile Mahkemelerinde açılması gerekmektedir. Mal rejimleri nedeniyle talep hakları 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Boşanma davasında talep edilmesi halinde ise tefrik edilerek, bekletici mesele yapılmaktadır. Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından görülmektedir.

Edinilmiş mallara değer olarak eklenecek olanlar TMK madde 229’da düzenlenmiştir. Buna göre; Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,  Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler edinilmiş mallara değer olarak eklenir. Haliyle kötü niyet ve kasıtın ispatı halinde mal kaçırma amacı taşıyan kazandırma veya devirler edinilmiş mallara değer olarak eklenecektir. Edinilmiş mallara eklenecek değerde malın devredildiği tarihteki sürüm değeri esas alınır. Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. 

Katılma alacağı, evlilik içerisinde bir eşin elde ettiği malvarlığı değerlerinin yarısı üzerinde diğer eşin hak sahibi olmasını ifade eder. Zina nedeniyle boşanma kararı verilmesinde kusurlu olan eşin katılma alacağı tamamen ortadan kaldırılabilir veya hakkaniyete uygun oranda azaltılabilir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.

Taraflar arasında başkaca bir anlaşma yapılmadıysa 01.01.2002 tarihinden itibaren yasal mal rejimi olarak “edinilmiş mallara katılma rejimi” benimsenmiştir. Haliyle boşanmada 01.01.2002 tarihinden sonra evlilik içinde edilen mallar eşler arasında yarı oranında bölüşülecektir. Ancak 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde uygulanan eski 743 sayılı Medeni Kanun’da taraflarca seçilmiş mal rejimi yoksa mal ayrılığı rejimi benimsenmiştir. Evliliğin bu döneminde eşlerin adına kaydettirdikleri mal varlıkları kimin adına kayıtlı ise onun kabul edilir. 
Bu durumda bir evlilik 01.01.2002 yılından önce başlamışsa; 01.01.2002 tarihinden önceki mal varlıklarına 743 sayılı Medeni Kanun’a göre mal ayrılığı rejimi uygulanırken, 01.01.2002 tarihinden sonraki mal varlıklarına 4721 sayılı Medeni Kanun’a göre edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır.

Velayet, reşit olmayan veya kısıtlanan ergin çocuğun, bakımı, eğitimi, korunması ve temsili gibi konularda anne-babaya tanınan hak ve sorumlulukların bütünüdür. Çocuğun evlilik birliği içerisinde dünyaya gelmesi durumunda velayet hakkını anne-baba birlikte ve eşit olarak kullanılır.

Türk Medeni Kanun’a göre mahkeme, çocuğun velayetinin hangi tarafta kalacağını belirlerken çocuğun gelişimini ve yararını dikkate almalıdır. Çocuk ile ana ve baba çıkarının çatışması halinde, çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanması hususlarında çocuğun yararına üstünlük tanınması zorunludur. 

Uygulamada mahkeme psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman ya da uzmanlardan ortak çocuğun anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alarak tüm delilleri birlikte değerlendirir. Hâkim tarafların sunduğu delillerle bağlı olmayıp resen delil araştırması yaparak çocuğun velayetinin hangi eşte kalması gerektiğine karar verir.

Boşanma davası yargılamasında çocuğun velayetinin hangi eşte kalacağına karar vermeden önce Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre 8 yaş ve üstü çocukların mahkemece bizzat dinlenmesi gerekir. Çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin tekrardan hâkim tarafından çocuğun kendisine sorulması gerekir. 

Velayet, reşit olmayan veya kısıtlanan ergin çocuğun, bakımı, eğitimi, korunması ve temsili gibi konularda anne-babaya tanınan hak ve sorumlulukların bütünüdür. Çocuğun evlilik birliği içerisinde dünyaya gelmesi durumunda velayet hakkını anne-baba birlikte ve eşit olarak kullanılır.

Türk Medeni Kanun’a göre mahkeme, çocuğun velayetinin hangi tarafta kalacağını belirlerken çocuğun gelişimini ve yararını dikkate almalıdır. Çocuk ile ana ve baba çıkarının çatışması halinde, çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanması hususlarında çocuğun yararına üstünlük tanınması zorunludur. 

Dolayısıyla boşanmada kusurlu olmasına rağmen çocuğun menfaati velayetin kusurlu eşe verilmesini gerektiriyorsa velayet o eşe verilebilir. Yargıtay yerleşik içtihatları da bu yöndedir.

Velayet kendisine bırakılmayan taraf, velayete dair sorumluluklara uygun hareket edilmediği, velayetin kötüye kullanıldığı veya velayet hakkı sahibinin görevlerini savsakladığı gerekçeleriyle velayetin değiştirilmesi için davalının yerleşim yeri veya çocuğun oturduğu yer Aile Mahkemelerinde çocuğun ergin olmasına kadar her zaman dava açabilir.

Evliliğin boşanma kararı ile sona ermesi sebebiyle yoksulluğa düşecek eş lehine daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır. Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusunun hiç kusurunun olmaması durumunda bile hâkim yoksulluk nafakasına hükmeder. Ancak yoksulluk nafakasına hakim re’sen karar veremez. Nafaka alacaklısının talebi gerekmektedir. Nihai karar verilene kadar her zaman talep edilebilir.

Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Nafaka alacaklısının evlenmesi, Taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir.

Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Nafaka alacaklısının evlenmesi, Taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. 

Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Yoksulluk, İştirak ve Yardım nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. İcra ve İflas Kanunu madde 344;

“Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. 

Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” Şeklinde düzenlenmiştir. 

Haliyle nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlu hakkında disiplin hapsi cezası verilir. Ödemesi yapılmayan aylık nafaka hakkında şikâyet en fazla 3 ay içerisinde yapılmalıdır. Belirtilen 3 aylık süre hak düşürücü bir süredir. Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir.

Bunun yanı sıra nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir. Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan nafaka miktarının tamamı kesilir.

Tedbir Nafakasının ödenmemesi durumunda ise cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Tedbir nafakası geçici tedbir niteliğinde olup ilam hükmünde değildir. Bu nedenle İcra İflas Kanunu 344 ve devamı maddeler, gereği tedbir nafakasının ödenmemesi halinde nafaka borçlusu aleyhine disiplin hapsi söz konusu değildir. Nafaka borçlusu aleyhine icra takibi başlatılabilecekse de cezai anlamda bir sorumluluk gerektirmeyecektir.

Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Bu nedenle, çocuğun giderlerinin karşılanması amacıyla boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren geçerli olmak velayet kendisinde olmayan eş aleyhine hükmedilen nafakaya iştirak nafakası denilmektedir. Çocuğun giderleri olarak yiyecek giderleri, giyecek giderleri, barınma giderleri, sağlık giderleri, dinlenme giderleri, eğitim öğretim giderleri, harçlık giderleri, ulaşım giderleri sayılabilir. Mahkemece tedbir nafakası müşterek çocuk için de hükmedilmişse boşanma davasının kesinleşmesiyle birlikte tedbir nafakası sona ererek kendiliğinden iştirak nafakasına dönüşmektedir. 

Mahkeme nafaka bedelinin belirlenmesinde iştirak nafakası hükmedilecek çocuğun yaşı eğitim sağlık ve sair giderlerini dikkate alır. Anlaşmalı bir boşanma söz konusu ise eşler protokolde bu konuda bir talepte bulunmamış olsalar bile iştirak nafakası kamu düzenine ilişkin kabul edildiğinden daha sonra da talep edilebilir.

Lehine iştirak nafakası hükmedilen çocuk kanunen reşit hale gelene kadar iştirak nafakası devam etmektedir. İştirak nafakası çocuğun reşit olması ile sona erer. Bunun istisnası ise Türk Medeni Kanununun 328.maddesinde ‘’Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Boşanma kararı alan eşler arasında anlaşmazlık sorunlarından biri de düğün sırasında takılan ziynet eşyaları ve paralardır. Düğün veya nikâh töreninde hangi eşe kim tarafından takılırsa takılsın, tüm takılar (ziynet ve para vs.) kadına aittir ve kadının kişisel malı kabul edilir. Ancak erkeğin kullanımına özgü olabilen kol saati vs gibi takılar erkeğe aittir. Düğün veya nikâh takıları kadının kişisel malı olduğundan boşanmada mal paylaşımı hesaplamasına dâhil edilemez.

Düğün takılarının evlilik içinde ortak ihtiyaçlara veya düğün masraflarına harcanması, takılarla erkeğin borcunun ödenmesi gibi nedenlerle elden çıkması halinde kadın boşanma durumunda düğün takılarını erkek eşten talep edebilir. Ancak erkek, takıların iade edilmemek üzere kadın tarafından kendisine verildiğini ispatlayabilirse kadının takılarını iade etmekten kaçınabilir. 

Ev eşyalarında olduğu gibi ziynet eşyalarının aynen iadesi veya iadesi mümkün değilse bedelinin ödenmesi talebi, boşanmanın eki niteliğinde olmayan bağımsız bir taleptir. Boşanma davası ile birlikte talep edilmese bile zamanaşımına tabi olmadan her zaman istenebilir.

Çünkü ziynet eşyalarının iadesinin istenmesi de hukuki niteliği itibariyle istihkak davası niteliğinde olup “aynen iade” her zaman istenebilir. 

Ziynet eşyalarının aynen iadesi mümkün değilse, takıların bedeli istenebilir. Ancak boşanma davası ile birlikte mahkemeden talep edilmeyen düğün takılarının bedelini talep hakkı, 10 yıllık dava zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlar.

Boşanma davalarında mahkeme 3 çeşit karara hükmedebilecektir. Bunlar;

  • Boşanma
  • Ayrılık
  • Davanın Reddi

Türk Medeni Kanunu madde 170’e göre:‘’Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.

Dava yalnız ayrılığa ilişkinse boşanmaya karar verilemez.

Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde “ayrılığa” karar verebilir.’’ Boşanmaya karar verilmesi halinde evlilik birliği son bulacaktır. 

Ayrılık kararı çıkması halinde ise mevcut evlilik devam etmektedir. Fakat hakim, boşanma için yeterli vicdani kanaat oluşturamamış ve bu evlilik birliğinin kurtarılabileceğini düşündüğü için ayrılık kararı vermiştir. Hakim ayrılığa karar verirse kararda ayrılık süresi de gösterilecektir. Bu süre 1 yıldan az 3 yıldan çok olamaz. Bu süre, kararın kesinleşmesi ile başlar. 

Ayrılık süresinde, boşanmadan farklı olarak evlilik birliği devam etmekte olup, ortak hayat belli bir süre için tatil edilmiştir. Evlilik birliği devam ettiği için, eşlerin evli olma statüleri de devam eder. Hâkim tarafından öngörülen ayrılık süresi dolunca, ayrılık kendiliğinden sona erer. Bu sürenin sonunda eşler tekrar ortak hayatı kuracak olurlarsa sorun yoktur. Eşlerin daha ayrılık süresi dolmadan ortak hayatı tekrar kurmaları halinde de ayrılık kararı kendiliğinden sona erer. Sürenin sonunda ortak hayat yeniden kurulmamışsa eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Anlaşmalı boşanmada, her iki taraf boşanmanın tüm sonuçları mal paylaşımı, nafaka, çocuk velayeti gibi konular hakkında anlaşarak evlilik birliğini sona erdirmektedir. Çekişmeli boşanmada ise tarafların boşanmanın sonuçları mal paylaşımı, nafaka, çocuk velayeti gibi konular hakkında anlaşamamaları, taraflar arasında anlaşma sağlanamaması, boşanmada kusurlu tarafın belirlenmesi, tazminat talepleri ve miktarları, mal paylaşımı, nafaka, velayet gibi konularda çekişmenin yaşanması sebebiyle anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma davalarına oranla daha hızlı sonuç verebilmektedir.

Evi terk eden eşe karşı açılacak çekişmeli boşanma davasının açılış şartları Türk Medeni Kanunu'nun 164. Maddesinde düzenlenmiştir. 

Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. 

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Buna göre terk edilen eşin, evi terk eden eşe “Evi Terk” nedeniyle boşanma davası açabilmesi için;

  • Evi terk eden eşin, evlilikten doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla ortak hayata son vererek haksız bir şekilde evi terk etmesi,
  • Evi terkin en az 6 ay sürmüş olması gerekir,
  • Evi terk tarihinin üzerinden en az 4 ay geçtikten sonra Aile Mahkemesi Hakimi veya Noter aracılığı ile terk eden eşe yasaya ve usule uygun bir “Eve Geri Dön” ihtarnamesinin gönderilmesi,
  • Evi terk eden eşin, eve geri dönebilmesi için gerekli olan seyahat ve ihtiyaç masraf tutarının evi terk eden eşe kapıda teslim yöntemi gönderilmesi, eşin eve dönmesi istenen evin hazır edilmesi, 
  • Eve Geri Dön ihtarnamesinin evi terk eden eşe tebliğinden itibaren de en az 2 aylık sürenin geçmiş olmasına rağmen geri dönmemiş olması gerekmektedir.

Zina, evli bir kişinin eşi dışında bir kimseyle cinsel ilişkiye girmesidir. Eşlerin başkasıyla  öpüşmesi, sarılması veya dokunması vb. haller Medeni Kanun’a göre zina olarak kabul edilmemektedir. 

Zina eden eşe karşı açılacak çekişmeli boşanma davasının açılış şartları Türk Medeni Kanunu'nun 161. Maddesinde düzenlenmiştir. 

Buna göre Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Aldatma nedeniyle açılan boşanma davasında aldatma (zina) ispatlanmadığı takdirde dava mahkeme tarafından reddedilir.  Hem zina hem de genel boşanma sebepleriyle açılan boşanma davasında aldatma ispatlanamasa bile genel boşanma sebepleri dikkate alınacağından, davanın hem zina özel nedenine hem de genel boşanma sebeplerine dayalı olarak boşanma davası açılabilir.

Alkol ve madde bağımlılığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca tek başına boşanma nedeni olarak sayılmamıştır. Ancak alkol ve madde bağımlılığı sebebi ile boşanma davası açabilmek için bağımlı eşin davranışlarının, evlilik birliğinin temelinden sarsılması veya haysiyetsiz hayat sürme sebebiyle boşanma talep etme hakkı tanıyacak nitelikte olması gerekmektedir.

4721 sayılı Kanunun Madde 163 uyarınca eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı nedeni ile boşanma davası açacak olan eşin bu durumu açıkça, delilleri ile ortaya koyabilmek ve eşler arasındaki ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olduğunu ispat edebilmesi gerekmektedir. 

Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Şiddetin fiziksel olması şart değildir.  Psikolojik veya ekonomik şiddet uygulayan eşe karşı da boşanma davası açılması mümkündür. Şiddet sebebine dayalı olarak açılacak boşanma davasında, darp ve benzeri durumların doktor raporu ile tespiti, fiziksel temas içermeyen ekonomik ve psikolojik şiddet gibi durumların ise yine eşler arasında geçen bu duruma şahit kimselerin tanıklığı ile ispatlanabilir. 

4721 sayılı Medeni Kanunun 165.maddesinde düzenlenen özel boşanma sebeplerinden birisi de akıl hastalığıdır. Akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır .

Akıl hastalığı evlenmeye engel olacak türden bir akıl hastalığı ise evlenmeden sonra meydana gelmiş olması ve iyileşme ihtimalinin bulunmaması gerekmektedir. 

Anlaşmalı boşanma, her iki tarafın boşanmanın tüm sonuçları mal paylaşımı, nafaka, çocuk velayeti gibi konular hakkında anlaşarak evlilik birliğini sona erdirmesidir. Anlaşma protokolünün yazılı olması şart değildir. 

Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenirken bazı hususlar mutlaka düzenlenmelidir. Eşlerin mahkemeye sunacakları protokolün tarafların ve varsa ortak çocukların mağduriyetine sebep olmayacak şekilde anlaşır ve tarafların iradesini yansıtır şekilde düzenlenmelidir. Bu nedenle protokolün hazırlanmasında hak kaybının önüne geçmek adına uzman bir avukata danışılarak hazırlanması ve sürecin avukat ile takip edilmesi önerilir. 

Anlaşmalı boşanma protokolünde bulunması gereken unsurlar :

  • Maddi Tazminat , 
  • Manevi Tazminat, 
  • Yoksulluk Nafakası, 
  • Velayet, 
  • Çocukla Kişisel İlişki,     
  • İştirak Nafakası şeklindedir.

Bu hususların düzenlenmediği protokoldeki eksiklik duruşma esnasında hâkim tarafından giderilebilecektir. Hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.

Boşanma davalarında diğer hukuk davalarında olduğu gibi avukat ile temsil zorunlu değildir. Ancak boşanma davaların tüm sonuçlarını etkileyecek olan protokolün veya dava dilekçesinin hazırlanması, davanın açılış ve takibinin hızlı ve doğru olabilmesi ve hak kaybının yaşanmaması için tecrübeli, uzman bir boşanma avukatından yardım alınmalıdır.

YASAL UYARI

Bu internet sitesinde bulunan hiçbir ifade, bilgi ve içerik hukuki tavsiye niteliğinde değildir. Avukatlık kanunu ve ilgili mevzuat göz önünde bulundurularak Kök Hukuk Bürosu tarafından sadece bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Reklam veya ticari amaç taşımamaktadır. 

Kök Hukuk Bürosu ve Avukat Koray KÖK internet sitesindeki her türlü bilgi, yazı vs. içeriğin kullanılmasından dolayı oluşabilecek zarardan her ne ad altında olursa olsun sorumlu değildir.